Bulduğum son
yazının başlığı “TOZ BEZİ”, bu bir ödev miydi hatırlamıyorum. Ders notları
arasında bununla ilgili olabilecek bir ödev yoktu ama aynı dosyaya koyduğuma
göre bu kursla ilgili olmalı.
TOZ BEZİ
Bugün toz
alacağım. Aylardır bir kadın bulamadığım için böyle sevimli işleri kendim
yapmak zorunda kalıyorum. Toz bezlerini hazırladım. Bir tanesini aldım ve
banyodaki lavaboda ıslattım. Bu “banyodaki lavabo” kısmı önemli. Toz bezleri
ancak banyo lavabosunda ıslatılır
ya da yıkanır, mutfak lavabosu bu iş için asla kullanılmaz. Büyük hata ve hatta günah bile sayılabilir. Yumurtaların, rafadan yapılacaksa, banyo lavabosunda vimle yıkandığı ya da eğer kırılacaksa, onları kıran kırılası ellerin gene mutlaka banyo lavabosunda yıkandığı, donların üç kere şartlanmadan makinaya atılmadığı bir aileden geldiğim için, bende de ufak tefek arazlar görülmesinin normal karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Buna rağmen annem “size hiç, hiçbir şey veremedim” diye söylenir. Gerçi son yıllarda, uzun zamandır bir evliliği sürdürebildiğim ve hatta bir çocuk bile büyütebildiğim için olsa gerek, pek söylenmiyor. Bu arada, bana veremediği için üzüldüğü şeyler de, özellikle “temizlik mefhumu” ve “kadınlık”. “Kadınlık”ı açalım; Temizlik, titizlik, derli topluluk, kocanın donunun ütülerken gözüne çarpan söküğünü dikmek, güzel güzel, çeşit çeşit yemekler yapmak, her daim şık ve bakımlı olmak, beş dakika sonra tekrar üstüne bir şey dökeceğini bile bile ikide birde küçük çocuğunun üstünü başını değiştirmek vb. gibi, mevcut durumumda yüzde doksan yapmadığım şeyler. Dahası, rokayı ıspanak diye pişiren biri olup çıktım. Sanırım etki-tepki meselesi. Ama bazı şeylere de Pavlov'un Köpeği kadar iyi şartlanmışım. Toz bezi meselesi de bunlardan biri, toz bezi ille de banyo lavabosunda yıkanır! Öyle.
ya da yıkanır, mutfak lavabosu bu iş için asla kullanılmaz. Büyük hata ve hatta günah bile sayılabilir. Yumurtaların, rafadan yapılacaksa, banyo lavabosunda vimle yıkandığı ya da eğer kırılacaksa, onları kıran kırılası ellerin gene mutlaka banyo lavabosunda yıkandığı, donların üç kere şartlanmadan makinaya atılmadığı bir aileden geldiğim için, bende de ufak tefek arazlar görülmesinin normal karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Buna rağmen annem “size hiç, hiçbir şey veremedim” diye söylenir. Gerçi son yıllarda, uzun zamandır bir evliliği sürdürebildiğim ve hatta bir çocuk bile büyütebildiğim için olsa gerek, pek söylenmiyor. Bu arada, bana veremediği için üzüldüğü şeyler de, özellikle “temizlik mefhumu” ve “kadınlık”. “Kadınlık”ı açalım; Temizlik, titizlik, derli topluluk, kocanın donunun ütülerken gözüne çarpan söküğünü dikmek, güzel güzel, çeşit çeşit yemekler yapmak, her daim şık ve bakımlı olmak, beş dakika sonra tekrar üstüne bir şey dökeceğini bile bile ikide birde küçük çocuğunun üstünü başını değiştirmek vb. gibi, mevcut durumumda yüzde doksan yapmadığım şeyler. Dahası, rokayı ıspanak diye pişiren biri olup çıktım. Sanırım etki-tepki meselesi. Ama bazı şeylere de Pavlov'un Köpeği kadar iyi şartlanmışım. Toz bezi meselesi de bunlardan biri, toz bezi ille de banyo lavabosunda yıkanır! Öyle.
Aslında toz
almak sevdiğim işlerden biridir. Toz almak, bir otobüste yolculuk etmek gibidir.
Otobüsün gitmesi için sizin fazladan yapmanız gereken hiçbir şey yoktur. Derin
düşüncelere, hatıralara dalıverirsiniz. Birkaç saat içinde sekiz yaşındayken
başkasının bahçesinden çaldığınız elmanın tadından, bir gün önce kocanızla
yaptığınız tartışmaya kadar birçok şeyi kafanızdan geçirebilirsiniz. İşte, toz
alırken de, zaten kendiliğinden akan bir iş için “Eveet, şimdi bezi elime aldım,
şu kutunun üstünü de silelim, televizyonun arkasını unutmayalım, ayakkabılığın
üstü de var…” gibi zihinsel bir çaba harcamazsınız, kafa yormazsınız. Siz de
istediğiniz gibi, istediğiniz şeyi düşünürsünüz.
Kafamda binbir
düşünce, hayal aleminde tozuma alırken, bir süre sonra bir sürü eşyanın tozunu
emmiş olan bez, su zımparası hissi vermeye başladı. Banyoya gittim, o bezi
makineye atıp yeni bir bezi ıslatıp, işime ve düşüncelerime kaldığım yerden
devam ettim. Birkaç gün sonra, bir arkadaşımla bu konuyu konuşurken -insan
arkadaşıyla nasıl toz aldığını niye konuşur, onu da bilmiyorum, yeri gelmiş
olmalı- kız suratıma bakakaldı.
- Ne var?
dedim.
- Yani böyle
bir şeyi ilk defa duyuyorum. Güzelim, bir tek bezle de toz alabilirsin, bir
leğene su koyarsın, o da zaten yanında olur, bez kirlendikçe leğene daldırıp
yıkarsın, sıkıp tekrar kullanırsın!?
- Hadi ya?
- E tabi…
- E ama o
zaman ilk yıkamadan sonra su kirlenmiş olur, ondan sonra hep kirli suya elimi
mi daldıracağım?
- BANU!
- Aman
tamam, elimden bu kadarı geliyor, n’apayım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder