17 Aralık 2018 Pazartesi

Bilgi Kirliliği Gölgesinde İlginç Bir Olay


Bugün size tarihteki ilginç bir olaydan bahsedeceğim. Bu olaya literatürde “Lanetli Ekmek (Le Pain Maudit) Olayı” deniyor. Olayın kendisi gerçekten ilginç ama ben esas olarak internette üretilen bilgilerin acınası durumuna dikkat çekmek istiyorum (gene).

Öncelikle internetten topladığım bilgilere bakalım (yaklaşık 20 ayrı web sayfası okudum, hepsi aynı bilgileri veriyor, 1 cümle fazla 2 cümle eksik).

Olay Fransa’nın güneydoğusunda, Gard bölgesindeki Pont-Saint Esprit köyünde geçiyor. Tarih 16 Ağustos 1951. O gün köydeki “herkes” aklını kaçırıyor. Büyük bir kısmı ağır halüsinasyon görüyor, garip hikayeler anlatıyor ve saldırganlaşıyor, bir kısmı ise sadece mide bulantısı, baş ağrısı ve günlerce süren uyuyamamadan (insomnia) muzdarip. Yaşanan akıl almaz olaylar artınca yetkililer ve doktorlar olayı araştırmaya başlıyor. 250'den fazla kişi (bazı sayfalarda 300 olarak geçiyor) takip altına alınıyor ve 50 kişi kontrol edilemediğinden akıl hastanesine yatırılıyor.

Olayları araştıran Dr. Gabbai, Dr. Lisbonne ve Dr. Pourquier olayın başlangıç noktasının köydeki fırın olduğuna kanaat getiriyor. Çünkü fazla ekmek yiyen kişiler daha şiddetli halüsinasyonlar görmüş ve az yiyenlerse sadece fiziksel şikayetlerde bulunmuşlardı. Olayın sebebi olarak da “Buna neden olan ise bizce ekmeğin içerisine karıştırılan ergottu” diyorlar.  (Ergot -bizde çavdar mahmuzu da deniyor- bir mantar ve dünyadaki en güçlü halüsinojen etkeni. LSD’nin de ana maddesi.)

Fırıncı Roch Briand’ın uyuşturucu etkisi olan ergot mantarını yanlışlıkla ekmek hamurunun içerisine karıştırdığına kanaat getiriliyor.

Ancak suçu ergota yüklemek aslında olayı çözmüyor. Çünkü akıllara "ergot mantarı ekmeğin içine karıştırılsa bile işlenmemiş halde bu kadar güçlü etki yaratabilir mi?” gibi sorular geliyor. Ayrıca yüksek fırın ısısının mantarın içindeki etkileri yok edip edemeyeceği konusunda araştırmalar yapılmamıştı. Bu da ortaya belki de direk LSD'nin ekmeklere karıştırılmış olabileceği teorisini ortaya çıkardı.

Gelelim bu olayla ilgili komplo teorisine: "Tüm köy CIA 'in MK-Ultra adını verdiği zihin kontrol çalışmalarına kobay olmuştu." Soğuk savaş döneminde zihin kontrolü konusunda oldukça fazla önem veren CIA, "LSD zihin kontrolünü sağlayabilir mi?" sorusuna cevap aramak için onlarca çalışma yapmıştı. Bu da CIA'in fırıncıya talimatı verip farklı miktarlardaki LSD'nin insan zihni üzerindeki etkisini analiz etmesini sağlamış olabilirdi.

Kasabanın toplu halde delirmesinden 2 yıl sonra yaşanan intihar vakası ise kasabada yaşananlar hakkında farklı tezlerin ortaya çıkmasını sağladı. Örneğin CIA'in bir zihin kontrolü deneyinde Frank Olson adlı kobaya yüksek oranda LSD verilmişti ve bunun sonucunda Frank Olson bilincini kaybetmişti. Daha sonra da Olson kaldığı otelin 13. katından atlayarak intihar etti. Olson'un bilincini kaybettiği ve yapılan deneyi tüm dünyaya duyurma isteği duyduğu düşünülüyordu. Gazeteci H.P. Albarelli, yaptığı araştırmalar sonucunda elde ettiği belgelere dayanarak, CIA’nın “zihin kontrolü” kapsamında LSD’nin etkilerini denemek için lanetli ekmek olayına yol açtığını söyledi. Albarelli’ye göre bu deney ABD ordusunun Özel Operasyonlar Birimi tarafından gerçekleştirildi. Buna göre, CIA, köyün ekmeklerine bilerek “LSD” olarak bilinen sentetik uyuşturucu katmış ve neler olacağını görmek istemişti. Daha net ifadelerle CIA, iddialara göre zihin kontrolü için kullandığı LSD'yi köylülere ekmekle birlikte vererek topluluğun kontrol edilip edilemeyeceğini test ediyordu.

LSD, öyle bir uyuşturucu ki, etkisi damlalarla ölçülür. Dünya üzerindeki en etkili halüsinojen olan LSD'nin 297 miligramı (tipik bir insan dozundan 3 bin kat daha fazla) bir file enjekte edilmiş ve fil 1 saat içerisinde ölmüştü. Aynı şekilde çok daha düşük miktarları ise insanı öldürebilir veya aklını yitirmesine sebebiyet verebilir. 

Öte yandan ilerleyen dönemlerde ilaç firmasıyla bir CIA ajanı arasında geçen görüşmenin notları elde edildi. Notlarda kasabadaki toplu delirmenin tek nedeninin LSD olduğu belirtiliyordu. İntiharla ilgili yapılan araştırmalar sırasında ulaşılan belgede, bir ilaç firması ile bir CIA ajanı arasında geçen görüşmelerde, kasabada yaşananların tamamen LSD nedeniyle olduğu iddia ediliyordu.

İşin ilginç kısmı ise o dönemde Avrupa'da LSD üretebilen tek ilaç firması köye 100 km uzaklıkta bulunuyordu. Öte yandan bu ilaç firmasıyla CIA'in MK-Ultra deneylerinde birlikte çalıştığı da biliniyordu.

Toplamda 300 köylünün uzun süre hayal gördüğü, 50 köylünün uzun süreler tımarhanelerde tedavi altına alındığı ve 7 köylünün de hayatını kaybettiği 'Lanetli Ekmek' olayı halen daha aydınlatılmış değil.

Son olarak; asıl bomba ise bu olaylar birileri tarafından ört bas edilmeye, yani unutturulmaya çalışılmış. Yani iddiaların doğru olma olasılığı yüksek gibi görünse de, unutturmayı başardıkları için bir daha ilgi konusu olmamış.

İnternetten bunları okuduğumda ilk aklıma gelen soru, köyün o zamanki nüfusu neydi? Kaynaklarda, köyde “herkes”in etkilendiği yazıyor, eğer öyleyse, yetkililere kim, nasıl (o zamanın olanakları ile) haber verdi? (Suçlu, haberi veren olabilir)

Doktorlar kimin az kimin çok ekmek yediğini nasıl tespit etmişler? Az yiyenler daha az etkilendiği için onlara sorup öğrenmiş olabilirler ama diğerlerinin çok yediğini nasıl anlamışlar?


Ergot mantarı bu. Başağın üstünde gördüğünüz siyah uzantılar. Yani, fırıncının bunu yanlışlıkla “hamura” katması pek mümkün görünmüyor. Bayağı toplayıp getirmesi gerekiyor. Ancak bunlar ayıklanmadan/temizlenmeden öğütülmüş un kullandıysa, o başka tabi. Tutunca pıt diye kopuyor bu, 1958 tarihli bir belgeselde izledim.

Komplo teorisine gelince. Kesinlikle “yok canım, olur mu öyle şey” falan demiyorum, olur, olmuştur, yapar bunlar, inanırım. Ancak bu konuda da kafamı kurcalayan şeyler var. Ben bilim adamı falan değilim ancak bir araştırma yaparken, hangi deneğe kaç doz verdik, hangi koşullarda verdik, deneklerin fiziksel özellikleri neler, kaç saat sonra tepki vermeye başladı, kime ne oldu, vb. notlar tutulmaz mı? Bu notlar tutulmadıysa, deneyden nasıl bir sonuç çıkarmayı planladılar? Bu bir araştırma ise, bunu takip eden bir grup insanın/yabancının köyde veya yakınlarında bir yerlerde olmaları gerekmiyor mu? Yani bir köyün tamamını zehirleyip bunu izlememek olmaz, di mi? 2-3 kişinin de 300 kişiyi izleyemeyeceğini düşünürsek, bayağı kalabalık bir grup olmalı. Kimsenin dikkatini çekmemiş mi?

CIA’in fırıncıya talimat vermesi öngörüsü ise beni benden aldı, talimatlar şöyleydi herhalde: Şu ailenin ekmeğine 3 gr koy, öbür ailenin ekmeğine 6 gr koy, beriki 1,5… falan??? Fırıncı da bunları koyup kayıtları da o tuttu belki.

Bu olaydan 2 yıl sonraki intihar vakası ile ilgili yazılanlar ise tam bir facia. Daha doğru bir kaynağa ulaşmadan önce bunları okuduğumda ben şöyle anladım: Lanetli ekmek olayından 2 yıl sonra bir denek intihar ediyor. O zaman bu intiharı araştıran bir gazeteci de bu intiharı lanetli ekmek olayı ile ilişkilendiriyor, bunların bir CIA deneyi olduğuna dair bazı bilgilere ulaşıyor, vb. İlaç firması yetkilisi ile CIA ajanı arasındaki görüşme notları ise başka bir zamanda başka birileri tarafından bulunuyor, fakat bunların hepsi örtbas ediliyor, unutturuluyor (bu da asıl bombaymış). Bu olayla ilgili okuduğum hiçbir metinde, Lanetli Ekmek olayının tarihi dışında, hiçbir gelişme ile ilgili tarih bilgisi olmadığı için, böyle düşünmem doğal tabi.

Şu gazeteci H.P. Albarelli’yi bir araştırmaya çalışayım, belki yayınlanan haberi falan bulurum, o zamanlara ait bir makaleye internetten ulaşmam zor ama… dedim kendi kendime. Kendisi 1950’lerde değil günümüzde bir araştırmacı gazeteci/yazarmış meğer. 2009 yılında “A Terrible Mistake: The Murder of Frank Olson and the CIA's Secret Cold War Experiments” (şöyle çevirebiliriz: Korkunç Bir Hata: Frank Olson Cinayeti ve CIA’nın Gizli Soğuk Savaş Deneyleri) isimli bir kitap yayınlamış. Kitabı bulup okuyamadım, Türkiye’de yayınlanmamış, ama bu kitapla ilgili, 11 Mart 2010 tarihli bir haber buldum. (https://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/france/7415082/French-bread-spiked-with-LSD-in-CIA-experiment.html)

Bu haberdeki bilgilere göre;

İnternette denek/kobay olarak bahsedilen ve CIA’in LSD verdiği için intihar ettiği söylenen Frank Olson kobay falan değil, bir bilim insanı, CIA veya ABD ordusunun (hangisinin tam anlayamadım) Özel Operasyonlar Birimi için zihin kontrolü konusunda çalışan bir biyokimyager (ya da biyokimyacı, meslek sahipleri hangisini tercih ediyor bilmem). Albarelli, Frank Olson intiharını/cinayetini araştırırken, Lanetli Ekmek-LCD-CIA-Ordu bağlantılarını buluyor. CIA ajanı ile ilaç firması yetkilisi arasındaki konuşma notlarına ve kendisinin “kesin delil” olarak nitelendirdiği, Beyaz Saray’ın, CIA suistimallerini araştırmak için 1975’de kurulan Rockefeller Komisyonuna (isme bak! Kimler var acaba bu komisyonda???) yolladığı belgeye ulaşıyor. Bu belgede -Pont St. Esprit olayı ile bağlantılı olarak- gizlice istihdam edilen Fransız vatandaşlarına ait bilgiler var.

Yani benim anladığım, 1950’lerde bu konu (yani Lanetli Ekmek konusu) “dikkatsiz fırıncı”ya bağlanıp kapatılıyor. 2 sene sonraki Frank Olson intiharı ile bağlantısı falan kurulmuyor o zaman. Bütün bunlar 2000’li yıllarda Albarelli’nin araştırması ile ortaya çıkıyor. Bahsi geçen, LCD üreten ilaç firmasının Sandoz olduğunu da bu makaleden öğrendim. Ayrıca, bu firma/fabrikanın köye 100 km mesafede olduğu da doğru değil. Sandoz’un fabrikası Zürih’te, köye 611 km mesafede.

İnternetteki bilgilerin ne kadar eksik ve/veya yanlış olabildiğini, yazılanların çoğunun çalakalem yazıldığını ve insanı nasıl yanlış yönlendirebildiğini bir kez daha anlamış bulunmaktayız. Yani, gerçek/doğru bilgi o kadar da kolay ulaşılabilir değil. Google’layınca önümüze gelen bilmem kaç tane sonuç, sadece çok bilgiye ulaştığımızı gösteriyor, doğru bilgiye değil. “Neticede CIA yapmış işte!” diyebilirsiniz, ama benim tartıştığım bu değil, umarım derdimi anlatabilmişimdir.

Son olarak, allahın cezaları, filden ne istediniz? Bu nasıl bir deneydir? Yazılan doğruysa, insana verilenin 3000 katı dozla hayvanın çiçek açacağını mı düşündünüz? Hepinizi lanetliyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder