Ben
müze-saray gezmeyi çok severim. Artık hepsi internette bulunuyor ama
Boticelli’nin veya Leonardo’nun veya Michaelangelo’nun eserlerinin canlısını
(ne demekse, anladınız siz onu) görmek bana çok keyif veriyor. Fekat sorun şu
ki gezecek çok fazla yer ve görecek çok fazla
eser var. Ben de Lafayette takdiği uygulamaya çalıştım. Şöyle ki; 1975 yılında (ben 10 yaşındayken) Paris’e gitmiştik. O zamanlar burada öyle herşeyin bulunduğu büyük mağazalar falan yok, oyuncakçı diye de Kızılay’da 1-2 uyduruk dükkan var. Paris’te Galerie Lafayette’e girdik (çok katlı kocaman bir mağaza), allahım cennet gibi bişi, kocaman ve 1 katın tamamı oyuncakçı. Ben kendimi kaybetmiş bir şekilde herşeyi göreyim diye koşarak gezmiştim. Floransa’da da buna yakın bişi yaptım. Zaten her eserin önünde durup plaketinde yazılanları okumaya kalksan 3-5 odayı anca gezersin. Merak ettiklerimize sonra bakarız diyerek hızlı bir tempoda gezdik müzeleri, sarayları.
eser var. Ben de Lafayette takdiği uygulamaya çalıştım. Şöyle ki; 1975 yılında (ben 10 yaşındayken) Paris’e gitmiştik. O zamanlar burada öyle herşeyin bulunduğu büyük mağazalar falan yok, oyuncakçı diye de Kızılay’da 1-2 uyduruk dükkan var. Paris’te Galerie Lafayette’e girdik (çok katlı kocaman bir mağaza), allahım cennet gibi bişi, kocaman ve 1 katın tamamı oyuncakçı. Ben kendimi kaybetmiş bir şekilde herşeyi göreyim diye koşarak gezmiştim. Floransa’da da buna yakın bişi yaptım. Zaten her eserin önünde durup plaketinde yazılanları okumaya kalksan 3-5 odayı anca gezersin. Merak ettiklerimize sonra bakarız diyerek hızlı bir tempoda gezdik müzeleri, sarayları.
Saraylarda
o ihtişamdan çok etkilenmekle birlikte, bizim aklımıza gelenler; buranın tozu
nasıl alınır ki, bu avizeler, şömineler nasıl yakılır nasıl temizlenir, pencereler
nasıl silinir, ya yerler??? vb. Tabi binaların (müze, saray, kilise, hepsinde)
tavanlarındaki süslemelerin nasıl yapıldığı ayrı bir merak konusu, yani iskele
falan kuruluyormuş, o tamam da, şurada oranlar tuttu mu bi bakayım, dese,
adamın aşağı inip, eserine bakıp, yukarı çıkması (Duomo’da örneğin) yarım gün.
Yani gerçekten hayran olmamak, etkilenmemek elde değil.
Uffizi
Galerisi’nde Da Vinci’nin sergilendiği oda 71 numaralı oda, oklu bi tabela
koymuşlar “Da Vinci Room no.71” diye, millet sadece ona mı geliyor nedir? Biz
de en çok onu merak ediyoruz ama aradaki yerleri atlamak olmaz, ya bir şey
kaçırırsak? Hani birileri ortak piyango bileti alırken, katılmak istemesen bile
“ya çıkarsa” diye dışında kalamamak gibi… Yani her odaya girip çıktık. Zaten eserlerin
çoğu; Bebek İsa ahırda, Bebek İsa Meryem’in kucağında, Yusuf olayı anlamaya çalışırken, Bebek İsa ve
arkadaşları, Bebek İsa çayırda, Bebek İsa markette, İsa çarmıha gerilirken, İsa
çarmıhta, İsa çarmıhtan indirilirken, indirildiğinde, indirildikten az sonra,
valla fenalık geldi. Bütün bunlardan sonra Boticelli’nin Venüs’ün Doğuşu
tablosu tabi ilaç gibi geliyor.
Sonunda
71 numaralı odaya geldik. Bi girdik, küçücük bi oda, 10 adet eser var (saydım),
sadece 3 tanesi Leonardo’nun, diğerleri Perugino, Luca Signorelli, Lorenzo
di Credi ve Piero di Cosimo’nun eserleri. Biz de bekliyoruz ki kocaman bi
salon veya iç içe geçen 8-10 oda ve onlarca
Da Vinci eseri göreceğiz. Hayal kırıklığına uğramadık desem yalan olur. Odayı
sanal ortamda http://www.uffizi.org/halls/hall-15-of-leonardo/
adresinden gezebilirsiniz. Bu sitede (Uffizi’nin
resmi sitesi değil) 15 numaralı oda diye geçiyor ama valla biz gezerken bütün
tabelalar 71 diyordu.
Neyse,
girdik odaya, bi kalabalık, metrekareye 6 kişi düşüyor, ittir kaktır bakmaya
çalışıyoruz eserlere. Baktık birinin önünden yavaş yavaş sırayla geçiyorlar,
dikkatle resmi inceliyorlar falan. Var bi püf noktası, onu anladık ama ne?
Rehberli turların rehberlerinin anlattığını duymaya çalışıyoruz ama bir yandan
da ben sürekli “çok ayıp, yapmamamız lazım, rehbere saygısızlık” diyip
duruyorum. Zaten rehberlikte de mertlik kalmamış. Eskiden bağıra bağıra
anlatırlardı, sen başka bişiye bakıyomuş gibi yapıp kulak kabartabilirdin (o da ayıp,
o ayrı), şimdi herkesin kulağında bi kulaklık, rehberin elinde bi minik
mikrofon, bebeğine ninni söyler gibi mır mır konuşup duruyor, duyman mümkün
değil, birini dinlemeye çalışırken “yav niye hiç bişi anlamıyorum, 1-2 kelime
kapsam çözecem olayı” derken, 10 dk sonra anladım ki, meğer Almanca
konuşuyormuş. Artık mecburen bunu da “sonra araştırır çözeriz” diyerek geçmek
zorunda kaldık.
Araştırdım
ve çözdüm.
Söz
konusu eserin adı “The Annunciation” (1472-1475), Türkçe’ye konusu itibariyle “Müjde”
olarak çevriliyor. En çok işlenen İncil konularından biri; Cebrail tarafından
Meryem'e İsa'ya hamile olduğunun bildirilmesi.
Leonardo’nun
İncil’den resmettiği ilk eserlerden.
Bu konunun işlendiği resimlerde genellikle Meryem
oturmuş veya diz çökmüş Eski Ahit’i okurken
karşısına çıkan Cebrail’e şaşkınlıkla bakarken tasvir ediliyor.
Mekan genellikle Meryem’in yatak odası oluyor ancak bu
resimde Meryem yatak odasının kapısını önünde, bahçede oturuyor. Aralık kapıdan
ise yatak odası görülüyor.
Arka plan genellikle Kudüs olurken, bu resimde Toskana’nın
yeşil tepeleri var (Rönesans etkisi). Leonardo’nun kullandığı perspektif ve yumuşak
ışık, manzara elemanlarının sınırlarını bulanık ve belirsiz bir hale getirmiş.
Cebrail’in elindeki beyaz zambaklar Meryem’in
bekaretini simgeliyor. Bu konunun işlendiği eserlerin hemen hepsinde beyaz
zambak oluyor, Cebrail’in elinde veya odanın bir köşesinde.
Yalın, anıtsal figürleri, doğa vurgusu, geometrik ve
simetrik kompozisyonu ile Leonardo’nun bu resmi tipik bir Rönesans resmi.
Bir detay: Arkadaki eşik (bahçe duvarı?), meleğin yüzü, kutsal işareti yapan sağ eli ve sol elinde tuttuğu zambaklar iyi seçilebilsin diye kesintiye uğratılmış.
Odadaki diğer iki Leonardo eserinden
biri “İsa’nın Vaftiz Edilmesi” (Baptism
of Christ - 1470-1475) diğeri “Bilgelerin Tapınması“ (Adoration of the Magi - 1481)”. Bilgelerin Tapınması, Leonardo’nun
tamamlanmamış bir tablosu imiş ve restorasyondaymış, onun sadece fotoğrafı
vardı.
Baptism of Christ |
Adoration of the Magi |
Buradan
sonraki bilgiler, gelen bir yorum üzerine 09 Ekim 2016 tarihinde eklenmiştir.
Bundan
7-8 yıl önce Viyana Kunsthistoriches Museum’da yapılan, bir sanat tarihçisi ve
uzmanın hazırladığı halka açık bir sunumun en önemli bölümü Vinci’nin
“Annunciation” adlı eseriydi. Sanatsal ve bilimsel açıdan enine boyuna
tartışılan eserin X-Ray altındaki görüntülerini, slaytlar halinde sundular. Bir
İtalyan üniversitesi tarafından eser üzerinde yapılan bilimsel analiz ve
inceleme sonuçları gerçekten inanılmazdı. Cebrail x ray altında belli belirsiz
bir leke haline dönüşüyor ve arkadaki duvar ve giriş belirginleşiyordu
(Muhtemelen duvara ait detaylar Verrocchio tarafından önceden çizilmiş olduğu
için zaten vardı). Eserdeki matematiksel dehaya dayalı perspektif kurgular,
izleyenin bakış açısına göre değişen nesnelerin hacimleri, ortaya çıkan farklı
algısal görüntüler ve Leonardo’nun pek çok eserinde kullandığı “Sfumato” (yok
olma, silinme) tekniğinin detayları o sunumda uzun uzun anlatılmıştı.
Örneğin
konuyu yüzeysel olarak değerlendiren bazı kaynaklar- Da Vinci’nin acemilik
dönemi eseri olmasını öne sürerek- bu tabloda bulunan Meryem’in sağ elinin
anatomik ve perspektif açıdan hatalı olduğunu söylerler. Oysa o el tamamen
bakış açısıyla değişen, doğru perspektife ve anatomiye oturan bir L. da Vinci
kurgusudur. Usta’nın bunu neden yaptığı bilinmemektedir ama bazı tablolarında
çok sık başvurduğu yöntemlerden biridir.
Benzer
olarak aynı eserde Meryem’in sağında bulunan taş duvarın bittiği noktada
bulunan uzun servi ağacının resmin sağ tarafına doğru gidildikçe kaybolduğu,
duvarın onu kapattığı hissi ortaya çıkmaktadır ki bu gerçekten acemilik dönemi
için bile dahice bir teknik sayılır.
Duvardaki
boşluğun açıklaması ise Cebrailin elinde tuttuğu çiçekleri belirginleştirmek
değil, tamamen eserin perspektif kurgusuyla ilişkilidir. Eğer tabloyu dikkatle
incelerseniz, duvarda bilinçli biçimde oluşturulan kesintinin (boşluğun) amacının,
arka plana derinlik kazandırmak olduğunu görürsünüz. Boşluğa denk gelen arka
planda görünen merdivene benzeyen setlerin uzaklığı, özellikle duvarın sağ
parçasının bittiği üst ucundaki açılı kenar görünümü, tabloya bakanı ufuk
noktasına doğru sürüklemektedir (arkada görülen tepelere doğru) Bu da resmin arka planına derinlik vermektedir
ki bu tablonun en önemli özelliği zaten Leonardo da Vinci tarafından kurgulanan
perspektif oyunlardır. Bir an için duvardaki o boşluğun olmadığını düşünürseniz,
o takdirde duvarın ardında yalnızca ağaçlar ve tepenin yanyana sıralandığı bir
dizi objenin görüneceği ve derinlik algısının eksildiğini hemen hissedersiniz.
Bu
eserin yapımını başlatan, aslında Andrea del Verrocchio’ dur. Eserin bir
kısmını tamamlandıktan sonra Del Verrocchio öğrencisi olan Da Vinci’ye arka
planı, çevre detaylarını ve meleği (Cebrail) yapmasını istemiştir. Bilimsel
kaynaklar Verrocchio’nun boyalarında (bilirsiniz o dönem sanatçılar
kullandıkları yağlı boyaları ve resim malzemelerinin neredeyse tümünü kendileri
hazırlardı) kurşun içeren malzemeler kullandığını, Leonardo’nun ise zaman zaman
(nasıl yapabildiyse) kurşundan arındırılmış boyalar hazırlayarak, onları
kullandığını söylerler. Bu özellik de bazı resimlerindeki bazı detayların x-ray
altında neden yok olduğunun en anlamlı ve en yakın açıklaması olarak kabul
edilmektedir. Ama Leonardo’nun, o dönemde kimseyi ilgilendirmediğini bildiği
halde neden böyle bir yola başvurduğu hala anlaşılamamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder