3 Ekim 2016 Pazartesi

Fıkra gibi...

Oğlum beni çok güldürüyor, 2 sene önceye ait bir anekdot:

-      Ceyda’yla aranız nasıl?
-      Daha bi aramız yok, sadece arkadaşız
-      Ha öyle mi, ben çıkıyosunuz zannetmiştim.
-      Yok yok
-      Öpüşmediniz de yani?
-      Yav anne ne öpüşmesi, daha ona gelene kadar…
-      E ben senin ilgilendiğini düşünmüştüm
-      İlgileniyorum ama asıl o bana yavşıyo
-      Oğlum, bak beni sinirlendirme, böyle kelimeler kullanma valla sinir oluyorum,
-      Yav bu kötü bişi değil ki, ben kendim için de kullanıyorum, ona buna yavşıyorum, gibi
-      Kullanma, hiç hoş değil, yavşamak neymiş…
-      … (dik dik bana bakıyor)
-      Ne bakıyon?
-      Ne diyim anne? “Kız mutlu bir beraberlik için beni arzuluyor” mu diyeyim?
-      Puhaaaa….


Bu da gene 2 sene önce arkadaşlarıma yazdığım bir e-posta mesajı:

Arkadaşlar, bunu size anlatmadan geçemeyeceğim.
Ahmet Salı günü Muğla’ya gitti ya, tabi ki telefonunu evde unutmuş. Arkadaşının telefonundan aradı beni, Ege yarın kargoya versin, dedi. Ege de ertesi gün unuttu tabi (herkes unuttuğuna göre, sorun telefonda herhalde), neyse dün okula giderken yanına almış, Bilkent’teki PTT’ye verecek. Daha sonra beni aradı ve aramızda şöyle bir konuşma geçti:

-      Anne, okuldaki PTT’ye verdim babamın telefonunu, yarın eline geçermiş
-      Tamam oğlum, eline sağlık
-      Gönderen olarak kendi ismimi verdim ama telefon numarası olarak seninkini yazdırdım
-      Tamam canım, sorun değil
-      Alıcı irtibat olarak da babamın cebini verdim
-      (??!!) ……. Hmmmm, e tamam, iyi etmişin oğlum
-       … aa…aaaaaaaaaaaaa, ay ben salaam…

Ben gülmekten boğulmak üzereyken telefonu kapattım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder