19 Mart 2018 Pazartesi

Ufak Tefek Cinayetler-1

Benim yerli dizilerle ilişkim İkinci Bahar’dan sonra (2000) kesilmişti. Uzun süre yerli dizilerle hiç ilgilenmedim. Sonra hayatıma sırasıyla Binbir Gece, Ezel, Gönülçelen, Fatmagül’ün Suçu Ne, Öyle Bir Geçer Zaman ki, Karadayı ve Merhamet girdi (Görüldüğü üzere ben öyle mafyalı, ağalı, köklü aileli, ağlak dizilerden pek hazetmiyorum). Bunların ortak özelliği
ilk sezonlarının son derece başarılı olması ve çok tutmasının ardından konularının sündürülerek berbat final sezonları ve daha berbat finallerle bitmesi (Bana göre en kötüsü Merhamet’in finaliydi). Niye tadında bırakmayız bilmem. Hiçbirinin son sezonunu izleyemedim, içim almadı ama -merak da oluyor tabi bir miktar- özetlerden takip eder gibi yapıp final bölümlerini izledim.

Yukarıda bahsettiğim dizilerden bir kısmı romanlardan, filmlerden esinlenilmiş. Güzel. Esinlenilsin tabi, ama sadece ana fikri alıp bütün hikayeyi değiştiriyorsan (misal; Fatmagül’ün Suçu Ne?) -öncelikle yazara ve/veya esere saygı gereği- dizinin de ismini değiştirmek gerek. Örneğin Ezel, Alexandre Dumas’ın Monte Cristo Kontu isimli romanından esinlenilmiş ama, en azında farklı bir isim koyma duyarlılığı gösterilerek insanların gerçek romanla ilgili yanlış fikirler edinmeleri engellenmiş. Bunun, özellikle çocuklar için önemli olduğunu düşünüyorum. Yani hiç olmazsa “Monte Cristo Kontu” deyince akıllarına ciplere binen Ezel, mini eteklerle alışveriş merkezlerinde dolanan Eyşan veya servisle özel okula giden sırt çantalı Can gelmeyecek. Gönülçelen de My Fair Lady’den (1960’lı yıllarda çevrilen ve başrollerini Rex Harrison ile Audrey Hepburn’ün oynadığı film) esinlenerek ortaya çıkmış bir dizi ama şükürler olsun ki adı değiştirilmiş. Merhamet ise, Hande Altaylı’nın Kahperengi isimli romanından uyarlanmış. Bu roman bir klasik değil elbet -2012’de yayınlanmış hoş bir hikaye- bir edebiyat eseri bile sayılmaz ama yazara saygı anlamında, isminin değiştirilmesi en doğru hareket olmuş.

Neyse yani demem o ki, sadece ana fikirden esinlenip bütün hikayeyi neredeyse baştan yazmacasına değiştiriyorsanız, dizinin ismini de değiştirmeniz gerek.

İzlediğim dizilerin hepsi ile ilgili uzun uzun fikir beyan edebilirim ama bayat bilgi olur, onun için daha güncel, bu sene izlemeye başladığım bir diziyi ele almaya karar verdim.

UFAK TEFEK CİNAYETLER

Birkaç arkadaşım çok methetti; öyle ağlak falan değil, ilginç bir konusu var, seyret bak, hoşlanacaksın, falan. Biraz konusundan da bahsettiler, konusundan ziyade kurgusu ilginç geldi: Bir partide bir cinayet işleniyor, kimin öldüğü belli değil, bütün hikayeyi sorguya çekilen görgü tanıklarının anlattıklarından izliyoruz. (Geldik 20.bölüme, makdul hala belli değil). Bu arada, kurgusu tabi ki yabancı bir diziden -Little Big Lies- alınmış ama geri kalan her şey değiştirilmiş.

Neyse, sanırım 13 veya 14. Bölüm yayındayken, ben internetten birinci bölümden itibaren izlemeye başladım ve yayını yakaladım.

Bütün hikaye 36-37 yaşlarında 4 kadın üzerinde dönüyor: Merve, Pelin, Arzu ve Oya. Bunlar lisedeyken, diğer üçü Oya’ya çirkin bir oyun oynuyorlar, daha doğrusu Oya ve edebiyat öğretmeni Edip’e. Üçünün de kendilerine göre sebepleri var: Pelin, Oya’nın sevgilisi Taylan’a aşık. Merve, Edip hocaya aşık ama o buna yüz vermiyor tabi (bunu da 15. Bölümde falan anlıyoruz). Arzu ise dolduruşa gelen bir dangalak. Herkesi -okul yönetimi dahil- Oya ile Edip’in ilişkisi olduğuna inandırıyorlar -gözlerimizle gördük, ben Oya’ya dedim vazgeç bu sevdadan diye, falan derecesinde- ikisi de okuldan atılıyor, Oya intihara kalkışıyor ama kurtuluyor, sonra doktor oluyor. Edip’le de bağlarını koparmıyorlar, çok iyi arkadaş oluyorlar ama diğer üçüyle bir daha görüşmüyorlar.

Büyük karşılaşma okul müdürünün cenazesinde gerçekleşiyor, hikaye de böyle başlıyor zaten.

Öncelikle karakterleri biraz anlatalım.

Merve: Lisedeyken Oya’ya yaptıkları oyunun fikir babası. Manipülatif. Vicdan yok. Sosyopat da denilebilir, işine gelen her türlü kötülüğü herkese yapabiliyor, “can arkadaşları” Arzu ve Pelin’e bile. Evli, küçük bir bir kızı var. Kocası Serhan aileden zengin bir iş adamı. Sarmaşık isimli bir sitede, malikane gibi bir evde yaşıyorlar. Merve; site, sitede yaşayanlar, ilişkiler vs. her şeyi yönetiyor. Kocası hariç, hiç kimseden ve hiçbir şeyden çekinmiyor.

Pelin: Babası zengin bir müteahhit. Oya ortadan kalkınca Taylan’la evlenmiş, Taylan da Pelin’in babasının şirketlerinden birinin başında (galiba). Bunlar da Sarmaşık’da yaşıyor. Merve’nin yörüngesinde, onun gücünden yararlanarak ve bir gün onun yerine (!) geçeceğini umarak yaşıyor. Küçük bir oğlu var.

Arzu: İçlerinde en mütevazi ve en salak olanı. Herkesin her dediğine inanıyor, ama zaman zaman dişlerini de gösterebiliyor. Kendisini aldatan (sonradan boşanıyorlar zaten) mücevherci bir kocası ve 2 çocuğu var. Kız 15-16, oğlan 11-12 yaşlarında. Sarmaşık’da yaşıyorlar. Diğerleri, yani Merve ve Pelin, Arzu’nun ev kadınlığıyla dalga geçiyor ama hepsi ev kadını bu arada, hiçbiri çalışmıyor, kocalara sırtlarını dayamış yaşıyorlar.

Oya: Yukarda biraz bahsettiğim gibi diğer üçünden ayrı bir hayat kurmuş. Kadın Doğum doktoru olmuş. Dizinin “iyi kalpli, sağlam karakterli, yalanı dolanı olmayan” karakteri. Bekar. Her nedense, diğerlerinin ısrarıyla Sarmaşık’a taşınıyor. Hepsinden nefret ediyor ama uzak da durmuyor (bu kısmı hiç anlamış değilim ama Oya bunlara bulaşmasa dizi olmazdı tabi)

Bir de önemli bir yan karakterimiz var; Burcu. Burcu, Arzu'nun kocası Mehmet'in sevgilisi. Şimdi birlikte yaşıyorlar. Sarmaşık'a taşınmak için kendini satabilir. Nitekim çevirdiği dolapların haddi hesabı yok.

Bir de Edip var, dizi filozofu. Kendi halinde freelance çalışan bir fotoğrafçı. Hani Oya ile birlikte okuldan atılan edebiyat öğretmeni. Oya'ya gayet sağduyulu, akıllı uslu akıllar verirken -bunlardan uzak dur, onlarla aşık atamazsın, seni yer bitirirler, vb- birden içine cin kaçtı ve Sarmaşık'taki sosyal tesisin işletmesini aldı. (Ne Sarmaşık'mış kardeşim, aslında dizinin en ana-baba karakteri Sarmaşık galiba)

Dizi ile ilgili izlenimlere geçelim.

Kadınlar sürekli olarak podyumdan fırlamış gibiler. Yani kahvaltıya bile pür makyaj, son derece şık kıyafetler, topuklu ayakkabılarla falan oturuyorlar. Merve’nin mutfakta bir iş yapışı var, yani izlemeniz lazım, gerçekten.

Bu çatlakların hepsi ilgili ve iyi anneler.

Dizide hem sürekli aksiyon var hem de sahnelerde garip bir durağanlık söz konusu. Yani örneğin, biri bir şey diyor, diğeri uzun uzun ona bakıyor, sahnede başkaları varsa onlar da bakıyorlar, öööyle bir bakışmadır gidiyor. Gerçek hayatta biri size öyle baksa “ne bakıyorsun, cevap versene” falan dersin. Yani bu kısımları çıkarsalar bölümler bir buçuk saate iner, yeminle.

Dialoglar sürreal. Kimse söylenmesi gereken şeyleri söylenmesi gereken yerde söylemiyor. Hepsinin ağzından çıkan 5 cümlenin 4’ü yalan, ya içeriği ya eşlik eden duygusu ya da hepsi yalan. Bunların sonuçları da olmuş tabi ama 20 küsur yıldır böyle yaşıyorlar ve hala “ay biz kaç yıllık dostuz” muhabbetindeler. Kimse kimseyi tam anlamıyla dinlemiyor, dinlese bile anlamıyor, hadi anladı, gereğini yapamıyor, vb, dizinin genel kabızlığından insana fenalık geliyor.

Entrikanın bini bir para. Saray entrikaları falan halt etmiş. Herkes birbirini satıyor, birbirinin açığını yakalayıp ona karşı kullanıyor, sonra dönüp “hadi yemeğe gelin” diyor, diğerleri de gidiyor.

Bazı kahvaltı muhabbetleri var, yani 1 masada oturan 4 kişinin 1'li, 2'li ve 3'lü kombinasyonlar şeklinde jet hızıyla müttefik, taraf ve düşman değiştirmelerini izlerken başınız dönüyor.

Yani her şey o kadar abartılı ki izlerken bütün gerçeklik duygunuzu yitiriyorsunuz. Karakterler çizgi roman kahramanı gibi, halleri, tavırları… Sık sık “yok artık! Allah da benim belamı versin ki bunu izliyorum” noktasına geliyorsunuz. Diyeceksiniz ki “madem ne izliyorsun?” E merak ediyorum, ölen kim, öldüren kim, Oya buradan sağ çıkabilecek mi, vb.

Bu arada, henüz ana karakterlerin hiçbiri sorguya alınmadı, “şok geçirmişler”, “hastanedeymişler” (!?) Sorguya çekilenler de bir detay anlatıyor, aklınız durur. Yani insan düşünüyor tabi, bunlar anlattıkları vukuatların hiçbirinde olaya dahil değilken, hatta ortamda bile yokken bunca detayı nereden biliyorlar?

Netice itibariyle, bunca laf saydım ama ilgiyle izliyorum valla. Bundan sonra, bölüm bazında yorumlarımı da yayınlayacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder