18 Şubat 2017 Cumartesi

Panoptikon

Bu kelimeyi duymuş muydunuz? Ben duymamıştım, çevremdeki kimse de duymamış. Bunu internette sevdiğim bir site olan listelist.com’da dolanırken gördüm, “Sinema Tarihinin Pek Bilinmeyen Yüzü ‘Panoptikon’un Kullanıldığı 8 Önemli Film” diye bi başlık atmışlar, “pek bilinmeyen” lafı beni biraz rahatlattı, yoksa kendimi keriz gibi hissedecektim.


Neyse, bu konu başlığında “panoptikon”un işlendiği filmleri sıralamış. Bu filmler şöyle;

1. Truman Show
2. Eagle Eye
3. 1984
4. Modern Times
5. The Last Castle
6. V for Vendetta
7. Fahrenheit 451
8. Snatch


Bu filmlerin 4 tanesini izledim ama altında böyle adı konmuş bir felsefe/kavram olduğunu bilmiyordum. Internette bir araştırma yaptım mecburen. Genelde bütün sitelerde (öyle çok fazla da değil zaten) aşağı yukarı aynı bilgileri içeren 1 paragraf uzunluğunda ufak bir bilgi var. Ancak biraz daha tırmalayınca bir güzel çalışmaya denk geldim; “FOUCAULT BAĞLAMINDA İKTİDARIN GÖRÜNMEZLİĞİ VE ‘’PANOPTİKON’’ İLE ‘’İKTİDARIN GÖZÜ’’ GÖSTERGELERİ - Gizem ÖZDEL - İstanbul Kültür Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İletişim Sanatları Anabilim Dalı”. Bu bir tez midir yoksa makale midir tam anlayamadım ama benim çok işime yaradı. Yayın olarak “The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication - TOJDAC January 2012 Volume 2 Issue 1”de yayınlanmış gibi görünüyor. “Gibi görünüyor” diyorum çünkü internette hiçbir şey göründüğü gibi değil biliyorsunuz.

18.yüzyılda büyük karışıklıklar içerisinde kalan imparatorluklar kendi halklarını kontrol altına alabilmek için, otoriter kontrol sistemleri oluşturmaya çalışırlar. 1785 yılında, bir mimar olan Samuel Bentham’dan bu sistemi oluşturmaya hizmet edecek bir yapı tasarlaması istenir. İncelemeler, ortaya çıkan binanın tasarımının Samuel Bentham’a, bu tasarımın altında yatan düşüncelerin ise kardeşi Jeremy Benhtam’a ait olduğunu gösteriyor.

Yapı Panoptikon adını alır. Pan ve opticon kelimelerinden türemiştir. ‘Pan’ bütün, ‘optikon’ ise gözlemlemek anlamına gelmektedir, yani “Bütünü Gözetlemek’’.

Internetteki diğer bilgiler bunun bir hapishane olarak tasarlandığını belirtiyor ancak çıkış noktası bu değil. Esas olarak, Jeremy Bentham’ın 1787 yılında bir arkadaşına yazdığı mektuplarda belirttiği şekliyle, “…çok sayıda insanın gözetim altında tutulmasının amaçlandığı binalar marifetiyle …  istisnasız bütün kurumlara uygulanabilir…’’ bir yapı olması amaçlanmış.


Panoptikon
Resimde bir panoptikon görüyorsunuz. Ortadaki yapı gözetleme kulesi, dış çeperde de odalar var. Gözetleme kulesinin içi dışarıdan görülmemektedir. Yani gözetlenene gözetlendiği algısı verilir ama o kulede gerçekten biri var mı, hiçbir zaman emin olamaz. Psikolojideki “öğrenilmiş çaresizlik” yaratılır insanlarda. Böylece kişi, kendini sürekli olarak var olan otoritenin istediği şekilde kontrol etmeye başlar. Bu şekilde iktidar istediği otoriteyi sürekli kılar.


Doküman uzun, merak eden tamamını,
Horus'un Gözü
yukarıda yazdığım ismini internette aratarak bulabilir, ben burada sadece bu kavramın altında yatan amacı anlatmak istedim; ‘görünmeden gözetleme’ ve ‘sürekli gözetleniyormuş hissi yaratma’ eylemi. Araştırmacı bu eylemin uygulamaları olarak Mısır uygarlığındaki ‘’Horus’un Gözü’’ (vicdanın gözünden hiçbir şeyin kaçmayacağını, insanın iç dünyasının her niyetini ve yaşamdaki her davranışını gözden kaçırmayan bu merhametsiz yargıcın keskin bakışını sembolize 
eder) , Pablo Picasso’nun 1937 yılında yaptığı ‘’Guernica’’ adlı eseri (eserde en üstte yer alan abajur şeklinde yapılmış figür, aşağıda olan bütün kargaşayı sakince izleyen,  hatta belki de bu durumdan kar gütme amacında olan iktidardır) ve “Yüzüklerin Efendisi” filmi/romanı içerisinde yer alan ‘’Sauron’un Gözü’’ (iktidar olan gücü temsilen bir kule üzerinde yer alan göz) örneklerini veriyor.

Sauron'un Gözü
 
Guernica
Günümüzde ise her yerdeki kameralar, telefonlardaki izlenebilirlik, vb. yanında “sosyal medya” bunun en güzel göstergesi. İşin acı yanı, insanların görünür olmayı, izlenebilir olmayı ister hale gelmiş olması.

Bunun 1 adım ötesinde ise insanlara çip takılması var herhalde. “Zeitgeist: The Movie | Zamanın Ruhu” isimli belgeselin son kısmında bundan bahsediyor, yani kurgu olarak değil, hayata geçirilmek üzere denenen bir uygulama olarak. Gönüllü olarak buna razı olan insanlarda deneniyormuş. Derisinin altına çip takılan bir kadın, bundan son derece hoşnut ve güvenliğini sağlayacağına inanıyordu. Yani anlaşılan o ki korku imparatorluklarında insanlar bir süre sonra izlenmeye bağımlı hale geliyorlar.

Yani bütün kurgu, iktidarların bekaası için sürekli bir baskı sistemi kurmak, bunun sonucunda da insanların baskı olmasa bile baskı varmış gibi davranmalarını sağlamak, hatta baskı olmadığında ne yapacaklarını şaşıracak hale getirmek olarak özetlenebilir.

Dev panoptikonlar içinde yaşıyoruz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder