Yazı yazmayı çok seviyorum.
Bir ara, bunu değerlendireyim, dedim. Oğlum bahsetmişti, “içerik yazarlığı”
diye bir şey var. Birkaç yere başvurdum. Bir tanesi bana 3 adet “konu” yolladı,
bunlarla ilgili makale yazın, yollayın, değerlendirelim, diye. İyi. Önce
araştırdım, sonra da oturdum, aşağıdaki makaleleri yazdım.
Konu1: İÇERİK
YAZARI
Bu
tabiri ilk oğlumdan duydum. “Ben bi firma için içerik yazarlığı yapacağım”
dedi. Ben anlamış gibi “hmmm” dedim. Biraz boş bakmış olmalıyım ki bana “bir
şey anlamadın, di mi?” dedi, “anlarız, ne var” dedim. Internet deniz derya biliyorsunuz,
her konuyla ilgili her türlü bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Hemen bir araştırmaya
giriştim. Okuduklarımdan anladıklarım şunlar;
-
Bilboardlar işsiz kalmış
-
Herkesin internet sayfası var
-
Herkesin bu sayfaları dolduracak vakti,
bilgisi veya donanımı yok, parası var
Yani
teknoloji kendi ihtiyacını yaratmış, buna da içerik yazarı demiş. Çok havalı!
Bu
ihtiyaç doğrultusunda da, bir sektör oluşmuş. Öyle az buz değil, kocaman bir
sektör. Bu sektörün 3 elemanı var:
1. İhtiyaç
sahibi
2. Aracı
(bunların adı da İçerik Ajansı)
3. İçerik yazarı
(bu da ben!)
İhtiyaç
sahibi firma, ajansa başvuruyor “benim şu, şu, şu konularda şu kadar kelimelik
yazılara ihtiyacım var, SEO uyumlu olsun, imla mükemmel olsun, okuyan okumaya
doyamasın, en özgün olsun, başka yerde tek cümlesi bile geçmiş olmasın, hatta
mümkünse bana özel dil yaratın, anahtar kelimelerim yazıda 5 kere geçsin, ikisi
koyu renk altı çizili, ikisi italik yeşil bold kareli, birinin bir harfi normal
bir harfi italik olsun, google’layınca ilk sırada çıksın, uçsun, kaçsın…”
Ajans
talebi alıyor. Her ajansın kendine göre bir işleyişi var. Kimi makale başına
para ödüyor, kimi her gün yaklaşık 1 kitap boyutunda yazarsan sana maaş
veriyor, kimi içerik yazarını direkt
firmayla buluşturuyor, kimi makaleleri havuzda topluyor, firmanın biri beğenip
alırsa para ödüyor, falan filan… Bir içerik
yazarı olarak, hangisi işinize gelirse! Kimi ajans konu seçme şansı
veriyor, kimi yekten konuyu veriyor, olanaklar sonsuz yani.
Diyeceğim
o ki; temiz iş!
Konu2: MAKALEDE
ÖZGÜNLÜK NEDİR?
Makale
yazarı nasıl olunur diye araştırmaya başladığımda, karşıma çok çeşitli bilgiler
çıktı. İlk okuduğum birkaç yazıda “aman çok kolay, herkes yapabilir, vaktin mi
var, iki tıkırdat, al sana makale, hemen de kazanmaya başlarsın” falan… E
iyiymiş, diyor insan, hemen yazayım bir şeyler, herkes de kollarını açmış beni
bekliyor zaten, hahhayt bi daha mı gelecem dünyaya tadında bir ruh haline
giriveriyorsunuz.
Amaaaa…
araştırmayı derinleştirdikçe anlıyorsunuz ki, kazın ayağı öyle değil (böyle
perdeli). Her şeyden önce makalede özgünlük diye bir şey var ki,
elinizi kolunuzu bağlıyor. Bu noktada çok okumuş olmak mı iyi, okumamış olmak
mı, bunda bile şüpheye düşüyor insan. Okuduğun şeyden etkilenmemek mümkün değil
ki! Yani bir konuyla ilgili araştırma yapacaksın, bilgileri toplayacaksın,
bunları evirip çevirip kendi cümlelerinle ifade ederek, özgün hale
getireceksin. Tabu oynamak gibi bir şey. Yani kolay iş değil.
Sanırım
işin ciddiye alınması adına, makalede
özgünlük faslını ıskalarsan hemen enseliyorlar, kaçış yok. Diyelim ki
makale yazarı oldun, ajansdan da ilk işini aldın, mutlusun, hemen konuyla
ilgili araştırmanı da yaptın, bulduğun bilgileri bir yerde topladın, şimdi sıra
makaleyi yazmaya geldi. Topladığın bilgilere bakmamaya çalışıyorsun ama, aklına
takılan bir cümle var, çok hoşuna gitti “aman şunu da kullanıvereyim, bak
buraya çok yakıştı, tek bi cümle, farketmezler” diyorsun. Büyük hata! Bu
teknoloji dünyasında, Internetteki tüm metinleri tarayarak senin metninle karşılaştıran
manyak programlar var. Aha da enselendin işte! Cezası da büyük, senle ilişiklerini
kesiveriyorlar.
İyisi
mi biz riske girmeyelim, zaten çevremizde herşey tornadan çıkmış gibi,
kadınlar, erkekler, kavramlar, binalar, düşünceler… Bari yazdıklarımız bize
özgü olsun, makalede özgünlükten
şaşmayalım.
Konu3: SEO
UYUMLU MAKALE NEDİR?
Bir SEO muhabbetidir gidiyor. SEO uyumlu makaleyi diline
dolamış millet, herkes bir şeyler söylüyor.
Benim bildiğim bir SEO var, o da yıllar önce Ankara’da Bulvar üstünde
açılan bir oyuncakçının adı. Ama bütün internet dünyasının bir oyuncakçıya
yaranmaya çalışmayacağını düşündüğümden, önce SEO ile ne kastedildiğini
anlamaya çalıştım. Açılımı “Search Engine Optimization”mış. Türkçesi de “Arama
Motoru Optimizasyonu”. Yani arama
motorlarında en yukarılarda görünmenin formülü. Öyle çok acayip 8 bilinmeyenli
bir denklem falan zannetmeyin. Birkaç basit kuralı var;
-
Bir anahtar kelimeniz olacak.
-
Anahtar kelimeniz başlıkta yer alacak.
-
Başlıkta destan yazmayacaksınız, 3-5
kelime.
-
Anahtar kelimeniz metnin içinde de
geçecek ama öyle şuursuzca değil, yani sırf yazı içinde geçireceğim diye
anlamsız cümleler kurarsanız-ben SEO
uyumlu makale gördüm, gibi-arama motoru “aaa, bu saçmalamış” diyerek
size spam muamelesi yapıyor.
-
“Her 100 kelimede bir” gibi bir oran
bulmuşlar, yani örneğin 300 kelimelik bir makale yazıyorsanız, 3 kere anahtar
kelimeyi kullanacaksınız ama öyle hepsini bir paragrafta değil, dağılım önemli,
estetik bir dağılım yapmanız gerekiyor.
-
Görsel ekliyorsanız, anahtar kelime ile
ilgili olacak (Gırgır okuyanlar bilir, Cırcırböceği Muhlis bey vardı, ormanları
korumakla ilgili bir yazısına “işte Lucy” diye Dallas’daki Lucy’yi koymuştu,
öyle olmasın yani)
Ancak, bu SEO’yu tatmin edeceğiz
derken, yazının içeriği, akışı, güncelliği, bütünlüğü, vs. gözardı edilmemeli.
Ben blogumu açmaya çalışırken, zibilyon tane siteye girip çıktıydım, bir
tanesinde, SEO uyumlu makale
yazacağım diye hırpalamayın kendinizi, nasıl istiyorsanız öyle yazın, diyordu.
Bu da bir görüş tabi ama, özellikle nispeten daha ticari makaleler
yazıyorsanız, SEO uyumlu makale
yazmayı ciddiye almakta fayda var.
Bunları beğenmediler.
Halbuki ben çok beğenmiştim ve gayet güzel anlattığımı düşünmüştüm. Birkaç denemeden
sonra anladım ki bu ajanslar özgünlük falan aramıyor aslında. Aradıkları, internetteki
mevcut bilgilerin mevcut haliyle, sadece 1-2 kelime değiştirerek veya cümleleri
devrik cümle falan yaparak aynen servis etmek. İnternette herhangi bir konuyla
ilgili araştırma yaptıysanız farketmişinizdir, genellikle aynı bilgilere
rastlarsınız heryerde. Farklı bir şeye denk gelmek çok zordur. Bütün yazılar
yaklaşık 12 cümle çevresinde döner durur. Neticede, bu işin bana yaramayacağını
kısa sürede anladım.
Bir şey daha anladım;
Eskiden sadece yaşadıklarımı güzel yazdığımı zannederdim ama baktım, öyle
değil, bana konu verildi mi de gayet güzel yazabiliyorum. Ben de kendi
konularımı yaratıp kendi içeriğimin yazarı olmaya kendi blogumda yayınlamaya karar verdim.
Çok eğleneceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder