15 Eylül 2016 Perşembe

İçerik Yazarı

Yazı yazmayı çok seviyorum. Bir ara, bunu değerlendireyim, dedim. Oğlum bahsetmişti, “içerik yazarlığı” diye bir şey var. Birkaç yere başvurdum. Bir tanesi bana 3 adet “konu” yolladı, bunlarla ilgili makale yazın, yollayın, değerlendirelim, diye. İyi. Önce araştırdım, sonra da oturdum, aşağıdaki makaleleri yazdım.

Konu1: İÇERİK YAZARI

Bu tabiri ilk oğlumdan duydum. “Ben bi firma için içerik yazarlığı yapacağım” dedi. Ben anlamış gibi “hmmm” dedim. Biraz boş bakmış olmalıyım ki bana “bir şey anlamadın, di mi?” dedi, “anlarız, ne var” dedim. Internet deniz derya biliyorsunuz, her konuyla ilgili her türlü bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Hemen bir araştırmaya giriştim. Okuduklarımdan anladıklarım şunlar;

-          Bilboardlar işsiz kalmış
-          Herkesin internet sayfası var
-          Herkesin bu sayfaları dolduracak vakti, bilgisi veya donanımı yok, parası var

Yani teknoloji kendi ihtiyacını yaratmış, buna da içerik yazarı demiş. Çok havalı!

Bu ihtiyaç doğrultusunda da, bir sektör oluşmuş. Öyle az buz değil, kocaman bir sektör. Bu sektörün 3 elemanı var:

1.    İhtiyaç sahibi
2.    Aracı (bunların adı da İçerik Ajansı)
3.    İçerik yazarı (bu da ben!)

İhtiyaç sahibi firma, ajansa başvuruyor “benim şu, şu, şu konularda şu kadar kelimelik yazılara ihtiyacım var, SEO uyumlu olsun, imla mükemmel olsun, okuyan okumaya doyamasın, en özgün olsun, başka yerde tek cümlesi bile geçmiş olmasın, hatta mümkünse bana özel dil yaratın, anahtar kelimelerim yazıda 5 kere geçsin, ikisi koyu renk altı çizili, ikisi italik yeşil bold kareli, birinin bir harfi normal bir harfi italik olsun, google’layınca ilk sırada çıksın, uçsun, kaçsın…”

Ajans talebi alıyor. Her ajansın kendine göre bir işleyişi var. Kimi makale başına para ödüyor, kimi her gün yaklaşık 1 kitap boyutunda yazarsan sana maaş veriyor, kimi içerik yazarını direkt firmayla buluşturuyor, kimi makaleleri havuzda topluyor, firmanın biri beğenip alırsa para ödüyor, falan filan… Bir içerik yazarı olarak, hangisi işinize gelirse! Kimi ajans konu seçme şansı veriyor, kimi yekten konuyu veriyor, olanaklar sonsuz yani.

Diyeceğim o ki; temiz iş!

Konu2: MAKALEDE ÖZGÜNLÜK NEDİR?

Makale yazarı nasıl olunur diye araştırmaya başladığımda, karşıma çok çeşitli bilgiler çıktı. İlk okuduğum birkaç yazıda “aman çok kolay, herkes yapabilir, vaktin mi var, iki tıkırdat, al sana makale, hemen de kazanmaya başlarsın” falan… E iyiymiş, diyor insan, hemen yazayım bir şeyler, herkes de kollarını açmış beni bekliyor zaten, hahhayt bi daha mı gelecem dünyaya tadında bir ruh haline giriveriyorsunuz.

Amaaaa… araştırmayı derinleştirdikçe anlıyorsunuz ki, kazın ayağı öyle değil (böyle perdeli).  Her şeyden önce makalede özgünlük diye bir şey var ki, elinizi kolunuzu bağlıyor. Bu noktada çok okumuş olmak mı iyi, okumamış olmak mı, bunda bile şüpheye düşüyor insan. Okuduğun şeyden etkilenmemek mümkün değil ki! Yani bir konuyla ilgili araştırma yapacaksın, bilgileri toplayacaksın, bunları evirip çevirip kendi cümlelerinle ifade ederek, özgün hale getireceksin. Tabu oynamak gibi bir şey. Yani kolay iş değil.

Sanırım işin ciddiye alınması adına, makalede özgünlük faslını ıskalarsan hemen enseliyorlar, kaçış yok. Diyelim ki makale yazarı oldun, ajansdan da ilk işini aldın, mutlusun, hemen konuyla ilgili araştırmanı da yaptın, bulduğun bilgileri bir yerde topladın, şimdi sıra makaleyi yazmaya geldi. Topladığın bilgilere bakmamaya çalışıyorsun ama, aklına takılan bir cümle var, çok hoşuna gitti “aman şunu da kullanıvereyim, bak buraya çok yakıştı, tek bi cümle, farketmezler” diyorsun. Büyük hata! Bu teknoloji dünyasında, Internetteki tüm metinleri tarayarak senin metninle karşılaştıran manyak programlar var. Aha da enselendin işte! Cezası da büyük, senle ilişiklerini kesiveriyorlar.

İyisi mi biz riske girmeyelim, zaten çevremizde herşey tornadan çıkmış gibi, kadınlar, erkekler, kavramlar, binalar, düşünceler… Bari yazdıklarımız bize özgü olsun, makalede özgünlükten şaşmayalım.

Konu3: SEO UYUMLU MAKALE NEDİR?

Bir SEO muhabbetidir gidiyor. SEO uyumlu makaleyi diline dolamış millet, herkes bir şeyler söylüyor.  Benim bildiğim bir SEO var, o da yıllar önce Ankara’da Bulvar üstünde açılan bir oyuncakçının adı. Ama bütün internet dünyasının bir oyuncakçıya yaranmaya çalışmayacağını düşündüğümden, önce SEO ile ne kastedildiğini anlamaya çalıştım. Açılımı “Search Engine Optimization”mış. Türkçesi de “Arama Motoru Optimizasyonu”.  Yani arama motorlarında en yukarılarda görünmenin formülü. Öyle çok acayip 8 bilinmeyenli bir denklem falan zannetmeyin. Birkaç basit kuralı var;

-       Bir anahtar kelimeniz olacak.
-       Anahtar kelimeniz başlıkta yer alacak.
-       Başlıkta destan yazmayacaksınız, 3-5 kelime.
-       Anahtar kelimeniz metnin içinde de geçecek ama öyle şuursuzca değil, yani sırf yazı içinde geçireceğim diye anlamsız cümleler kurarsanız-ben SEO uyumlu makale gördüm, gibi-arama motoru “aaa, bu saçmalamış” diyerek size spam muamelesi yapıyor.
-       “Her 100 kelimede bir” gibi bir oran bulmuşlar, yani örneğin 300 kelimelik bir makale yazıyorsanız, 3 kere anahtar kelimeyi kullanacaksınız ama öyle hepsini bir paragrafta değil, dağılım önemli, estetik bir dağılım yapmanız gerekiyor.
-       Görsel ekliyorsanız, anahtar kelime ile ilgili olacak (Gırgır okuyanlar bilir, Cırcırböceği Muhlis bey vardı, ormanları korumakla ilgili bir yazısına “işte Lucy” diye Dallas’daki Lucy’yi koymuştu, öyle olmasın yani)

Ancak, bu SEO’yu tatmin edeceğiz derken, yazının içeriği, akışı, güncelliği, bütünlüğü, vs. gözardı edilmemeli. Ben blogumu açmaya çalışırken, zibilyon tane siteye girip çıktıydım, bir tanesinde, SEO uyumlu makale yazacağım diye hırpalamayın kendinizi, nasıl istiyorsanız öyle yazın, diyordu. Bu da bir görüş tabi ama, özellikle nispeten daha ticari makaleler yazıyorsanız, SEO uyumlu makale yazmayı ciddiye almakta fayda var.

Bunları beğenmediler. Halbuki ben çok beğenmiştim ve gayet güzel anlattığımı düşünmüştüm. Birkaç denemeden sonra anladım ki bu ajanslar özgünlük falan aramıyor aslında. Aradıkları, internetteki mevcut bilgilerin mevcut haliyle, sadece 1-2 kelime değiştirerek veya cümleleri devrik cümle falan yaparak aynen servis etmek. İnternette herhangi bir konuyla ilgili araştırma yaptıysanız farketmişinizdir, genellikle aynı bilgilere rastlarsınız heryerde. Farklı bir şeye denk gelmek çok zordur. Bütün yazılar yaklaşık 12 cümle çevresinde döner durur. Neticede, bu işin bana yaramayacağını kısa sürede anladım.

Bir şey daha anladım; Eskiden sadece yaşadıklarımı güzel yazdığımı zannederdim ama baktım, öyle değil, bana konu verildi mi de gayet güzel yazabiliyorum. Ben de kendi konularımı yaratıp kendi içeriğimin yazarı olmaya kendi blogumda yayınlamaya karar verdim.

Çok eğleneceğim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder