16 Eylül 2016 Cuma

Çocuklara Araba Almak

Bu konu beni hasta ediyor. Gerçekten. Özellikle insanların başka çareleri yokmuş gibi “e istedi, mecbur aldık” gibi laflar söylemeleri iyice beni benden alıyor. Yav kardeşim, karşındaki “çocuk”, senin çocuğun, o bir şey ister, sen “alamam” dersin, konu kapanır. İş yerinde biri “senin oğlan
hem de Bilkent’te okuyor, tutturmuyor mu araba diye?” dedi, ben artık cevap bile vermedim. Çünkü ne cevap versen yanlış yorumlanacak. Kimi inanmıyor, kimi onu aşağıladığımı düşünüyor, kimi şanslı olduğumu düşünüyor… En ilginci de bu, hani oğlan iyi, yoksa bizde bişi yok. Zaten biz de kapadık bi odaya, yemini suyunu verdik, öööyle kendi kendine büyüdü.

Kolay değil

Ege en son bir şeye tutturduğunda 2,5 yaşındaydı, ben ona açıklama yapmaya çalışırken (parka gitmek istiyor, kış günü, yeni kar yağmış, her yer ıslak) bu kendini yere attı, ben dehşet içinde bakakaldım, sonra bunu koltuğumun altına sıkıştırdım, eve girdim, odasına attım, yani sahiden kapıdan içeri fırlattım gibi oldu. Ağlaman bitince gel, konuşacağız, dedim, o oldu. Bir daha böyle bir şey yaşamadık. Sanmayın ki kolay bir şey, o içerde ağlarken benim ömrümden 5 sene gitti. Ama ben o gün istediğini yapsaydım, biliyorum ki bugün “mecbur” araba da alırdım. Yani çocuklar kendi kendilerine bu hale gelmiyorlar. Ne ekersen onu biçiyorsun.

Araba istemedi mi? İstedi…

Ege bi ara “ehliyet alacağım” dedi. Destekledik, al tabi, kursları falan araştır, git birine, dedik. Ehliyet alınca arabayı istesem ?, dedi. Ben de “oğlum, evde 1 tane araba var, ağırlıklı olarak baban kullanıyor, bazen ben alıyorum, bunlardan kalan zamanda tabi ki alabilirsin arabayı. Ha sen yeni araba almaktan bahsediyorsan, bu evde yeni araba bana veya babana alınır, sen anca eskisini kullanabilirsin ama zaten böyle bir şey söz konusu değil, ikinci bir araba alamayız” dedim. Omuzlarını düşürdü iyice, arkasını döndü, odasına doğru giderken hafifçe bana dönerek dramatik bir ses tonuyla “yani araba almayacaksınız diye anlıyorum” dedi. Doğru anlamışın, dedim. Ama anne fena mı olurdu bugün Aston Martin’le okula gitsem, yarın Mercedes’i alsam falan, dedi. Valla oğlum şahane olurdu, inşallah sen kendin yaparsın bunları, dedim. Gülüştük, geçti gitti.

Arabasız okula nasıl gidecek!!??

Bütün bunların en vahim yanı ise, bu araba diye “tutturan” çocuklar da genellikle derslerinde falan başarısız çocuklar. Arabalar da genellikle ilk üniversite senesinde sınıfta kaldıklarında alınıyor. Nassı da kaldı çocuk, aferin valla, yüzümüzü ak çıkarmadı, bi ödülü hak etti, gibi bişi. Bi arkadaşım oğluna araba aldıklarını anlatırken “niye aldınız? 4 falan mı tutturdu?” dedim, yooo, o da sınıfta kalmış. Ay bi de diyorlar ki “okula giderken rahat oluyor”. Puhaaa, vallahi ağzımı bırakıp kıçımla gülesim geliyor, öğrenci lan bu, diğer binlercesi gibi otobüse biner gider okuluna, gerekirse 2 vasıta yapar. Çok vakit kaybediyormuş, babababa, kazandığı vakitte ne yapıyor diye sorsam??!! Yani; az kalsın kara deliklerin sırrını çözecekti ama araba alamadık ki, çok vakit kaybetti, ondan şeedemedi, yoksaaa…

Basit Bir Öneri

Anne-baba olduğumuzu unutmayalım. Ya bizim ya çocukların dediği olacaksa, tabi ki bizim dediğimiz olacak. Her şeyi açıklamak veya çocukları ikna etmek zorunda da değiliz. Yeri geldiğinde “Ben öyle istiyorum” da yeterli bir açıklamadır. Çocuklar da aptal değil, belli yaştan sonra zaten karşınıza ne ile gelebileceklerini veya gelemeyeceklerini öğreniyorlar. Ama bunu 20 yaşından sonra değil doğduğu andan itibaren yapacaksınız. Çocukların sınırlarını bilmeye ihtiyacı vardır, bu sınırları koymak da anne-baba olarak bizim görevimiz. Böylece o da rahat eder siz de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder